Efendi Hazretlerinin vasiyeti ile ilgili
Aşagıda linkini verdiğimiz kayıtta İslamoğlu hoca;
– Vasiyeti kabul ediyor.
– Ancak vasiyetin sonradan Nesh [iptal] edildiğini iddia ediyor.
Hakkında ihtilaf olmayan, herkesin ittifakla kabul ettiği, şahidli, belgeli, ıslak imzalı vasiyetin yapılış şartlarını zikredelim.
1- Umuma kapalı meclis
2- Özellikle kadim ihvanın cağırıldığı hususi meclis
3- Üç ayrı mecliste toplam 13 ihvan şahid tutuluyor
4- Gizli kalması tembih ediliyor.
Sır olarak şahidlere yükleniyor.
5- Tüm bunlar Ravza-i Mutahharada vuku bulan manevi işaretle yapılıyor.
Sonra bu vasiyet bir şekilde sızdırılıyor.
Sızdırılmakla kalmıyor tabi.
Gizli kalması tembih edilen vasiyetin şahidlerinden olan Resul Hoca merhum;
Vasiyetin yapılış seklinin aksine şartlarda;
– Umuma açık
– Kayda alınarak
– İzin alınmadan – yani vasiyet meclisi tertip edelim mi ? diye sorulmadan;
– Erkekli-Kadınlı, alakalı-alakasız, vasiyeti bile bile
“Bir vasiyetiniz var mı?” diye soruyor.
Manzarayı düşünebiliyor musunuz kardeşlerim?
Ne vahim tablo değil mi?
Bu mu sır taşımak?
Meşayiha sırdaş olmanın gereği, gizlide verilen sırrı açıkta sormak mıdır?
Derdiniz neydi sizin?
Mahmud Efendi Hazretlerimiz
– Hastane odasında
– Hasta yatağında
– Sırrın ifşası karşısında şaşkın ve üzgün bakışlarla, gergin vaziyette “Allah bilir” diyor.
Nasıl olduysa;
İslamoğlu hoca ve oradakilerin hepsi burdan vasiyetin iptal edildiğini anlamışlar.
Aslında bu talihsiz anlayış, sırrın neden ifşa edildiğini, bile bile neden sorulduğunu, Efendi Hazretlerimizin neden bu kadar zor durumda bırakıldığının cevabıdır anlayana!
Şimdi bu [Allah bilir] ifadesi
şahidlerle sabit olan, belgeli, vesikalı vasiyeti, iptal manası taşır mı?
Emin olun;
Azıcık usul okuyan, birazcık fıkıhla iştigal eden bir ibtida talebesi bile bu ifadelerin nesih-iptal manası taşımadığını görür ve bilir.
Onun için burada usûlî teknik açıklamalar yapmaya gerek duymuyorum.
Ancak şu kadarını söyleyim;
Ey İslamoğlu Hoca ve yoldaşları!
Efendi Hazretlerimizin vasiyeti sizden gizlediğini anlayamıyor musunuz?
Size söylemeyi murad etseydi zaten en baştan söylerdi?
Vasiyetin olduğunu bizzat şahidden duydunuz, biliyorsunuz! Bir babayiğit çıkıpda;
“Yav kardeşim Efendi Hazretlerini bu halinde ne yoruyorsunuz, bırakın, zamanında vasiyet yapılmış, bize boyun eğmek düşer” diyemedi mi?
“Allah bilir” ifadesi Allahın bilmesi hakkında muhkemdir evet.
Ancak vasiyetin iptali hakkında asla muhkem, net ve kesin bir ifade değildir.
Nasıl oluyorda! burdan kesin iptal manasını çıkarıyor sunuz?
Hiç mi usul okumadınız?
Yoksa insanları aptal mı zannediyorsunuz?
Diyorki;
Efendi Hazretleri kimden korkacak? Neden vasiyeti gizlesin ?
Meşayih kimseden korkarak vasiyeti gizlemez diyor.
Halbuki;
Gizli kalacak talimatını veren bizzat Efendi Hazretleri…
Gizliliği bozan sizsiniz.
Neden korkmasın?
Neden gizlemesin?
Allah resulü bile bildiğini bir takım çekincelerle gizleyebiliyor ve bu gizleme ayette geçiyorken Efendi Hazretleri neden gizlemesin.
Bakınız!
Allah Resulü bile halkın fitnesinden korkarak bildiğini nasıl gizlemiş;
“Bir zaman, Allah’ın kendisine lütufta bulunduğu, senin de lütufkâr davrandığın kişiye, ‘Eşinle evlilik bağını koru, Allah’tan kork.’ demiştin.
Bunu derken Allah’ın ileride açıklayacağı bir şeyi içinde saklıyordun; öncelikle çekinmen gereken Allah olduğu hâlde sen halktan çekiniyordun. (Ahzab, 33/37)
Kendi yorumlarını herşeyin üstünde tutan hiçbir usulleri olmayan bir taife ile karşı karşıyayız!
Daha da acaibi her dediklerini hiç sorgulamadan kabul eden bir talebe ve cemaat yetiştirmiş olmaları!
Şimdi sesleniyorum!
Var mısın? İslamoğlu hoca!
Açık veya kapalı oturumda bu meseleyi tartışalım.
– Eğer vasiyeti iptal manasını delilleriyle isbat etdersen ben davamdan vazgeçecegim.
– Eğer ben iptal olmadığını Usul-ü Fıkıh kavaidince isbat edersem sen de davandan vazgeçebilecek misin?
Allahtan korkan hakkın karşısında boyun eğmeyi bilendir.
Allah’dan, kulları içinde, ancak (kudret ve azametimi bilen) âlimler korkar.