Diri Kedi, Ölü Aslan

İÇERİKLER

Meşayih-ı Kiramdan Nakledilen İki Söz Vardır

1- Birincisi;
Hace Bahâeddin Nakşibend Hazretlerinden rivayet edilen sözdür;

“Diri bir kedi, ölü bir aslandan daha iyidir.”
[Mesmûât-ı Ahrâr]

2- İkincisi;

“Veli, dünyada iken, kınındaki kılıç gibidir. Ölünce, kınından çıkan kılıç gibi olup, tasarrufu, tesiri kuvvetlenir.
[Berika]

Bu iki rivayetin zahirine baktığımızda sanki bir tenakuz [uyuşmazlık] var gibi görülüyor.

Çünkü birinci rivayette diri olan kedi benzetmesi nakıslıktan, ölü aslan benzetmesi ise yüksek kemalattan teşbihtir.
Yani;
Her ne kadar nakıs olsa da hayatta olan Mürşid mürîdânâ daha faideli olur demektir. Kendisi nakıs olsa bile hayatta olması tasarrufunun daha tesirli olmasına sebeb olur demektir.

İkinci rivayet ise ölmüş olan Mürşid beden kafesinden kurtulduğu için Ruhî tasarruf bakımından hayatta ve beden kafesinde olandan daha tesirli olur demektir.

Pekî hangisi tercih edilmeli?
Veya zahirde görünen ihtilaf manada da var mıdır?
Yoksa manen tevfik edilebilir mi?

Bunların tesbit edilmesi için delile ihtiyaç vardır.

Yaptığımız Araştırma Sonucunda

Mevlânâ Hâlid (k.s.) hazretlerinden bu iki rivayeti tevfik eden, zahirdeki tenakuzu kaldıran şu rivayete rastladık.

‘Ölülerin râbıtası hayatta olanlara menfaat vermez. Ancak hayattaki sâlik, vefat eden Meşayihın ruhlarından nisbet alabilecek bir makâma kavuşursa râbıtalarından istifâde eder.”

Sonra der ki;

“Şayet vefat eden mürşidlerin hayatta kalanlara faydası olsaydı, Hazreti Peygamber’in sav râbıtası kâfî gelirdi.”

Mevlânâ Hâlid’in (k.s.) ifadelerinden anlaşıldı ki;
Ölmüş ve kınından çıkmış kılıç gibi yüksek tesiri olan Meşayihın tasarrufu, ancak vefat eden Meşayihın ruhlarından nisbet alabilecek müridler içindir.

Dolayısıyla;
İkinci sözü makam itibariyle üst seviyede olan mürîdâna hamletmek gerekir.
Birinci sözü ise yani diri kedi mesabesinde olan nakıs mürşidin tasarrufunun daha faydalı olmasını ise mübtedi yani yolun başındaki müridana hamletmek gerekir.

Böylece;
İki rivayet arasında mana itibariyle bir ihtilaf, bir tenakuz olmadığı ortaya çıkmıştır.
Hayatta olan mürşid nakıs bile olsa yola yeni giren mübtedîler için daha faydalıdır.
Vefat eden kamil mükemmil bir mürşid ise belli bir makama gelmiş nihayete yaklaşmış müridler için daha faydalıdır.

Müridânı Zorla Vefat Eden Mürşide Rabıtaya Yönlendirmek

Netice itibariyle tarikata yeni girmiş müridânı zorla “vefat etmiş Mürşide” rabıtaya yönlendirmek tarikat âdâb ve usûlüne muhaliftir.
Bu dervişlerin nakıs kalmasına sebeb olur.
Buna sebep olanlar büyük bir vebale girerler.
Hatta tarikatın tevarüs ve teamülüne muhaliftir. Tarikatta bid’at manasındadır.

Özellikle Mübtedilerin nakıs kalması hakkında başka bir delil var mı? diye araştırdığımızda Risale-i Kudsiyyede şu beyite rastladık;

“Eğer ukbada olsa şeyhin evlâd.
Ana itsen olur rabıta mutad.
Veli nakıs kalırsın gayrı üstad.

Efendi Hazretlerimiz ks. beytin izahında der ki;

“Bir salikin şeyhi ahirete intikal edince, ona rabıta edilmesi adet olmuştur. Ancak nakıs kalınır. Salikin kemale ulaştıracak bir şeyhi bulması gerekir.”

Mesele anlaşılmış, tenakuz zannı ortadan kalkmıştır.
Eski ihvanlar tabi ki yıllarca huzurunda kaldıkları Canlar Cânı Efendi hazretlerimize rabıtaya devam edebilirler.
Ancak aynı nisbeti mübtedilerden beklemek yüzme bilmeyen insanı denize atmak gibidir.
Yazık olur. Taşıyamayacağı yükün altına atmaktır. Mübtedilerin tarikattan uzaklaşmasına sebep olur.

İtiraz!;
“Efendimiz [sav] ve Hace Bahâeddin Nakşibend’e de rabıta yapıyoruz, halbuki hayatta değiller” diye bir itiraz gelirse…

Deriz ki;
Bu aleyhimize değil bilakis lehimize delildir.
Çünkü;
Tevârüs ve teâmüle baktığımızda bu iki rabıtadan sonra salik hayattaki mürşide havale edilir. Demek ki;
Vefat eden Silsile Meşayihı ile bağlantı ancak hayatta olan mürşid tarafından sağlanabilir.

Netice-i Kelâm;
Özellikle Mübtedî olan bir Salik için hayatta olan Mürşid elzemdir. Ve en kuvvetli yoldur, menhecdir.
İtiraza mahal yoktur.
Bunun en büyük delili ise binlerce yıllık tevârüs ve teâmüldür. İtiraza mahal yoktur.

Mürşidi Ukba da Olsa