Mahmud Efendi Hazretleri’nin de Hilafeti İnkar Edilmişti

İÇERİKLER

Efendi Baba kendi yazdığı icazeti yırtıyor!

Mahmud Efendi Hazretleri kuddise sırruhu, 90. Mektup’ta, kendi hilafet süreciyle ilgili günümüze ışık tutan çok önemli hususlara değinir. Mektuba geçmeden önce, Efendi Hazretleri’nin hilafeti aldığı dönemde yaşanan bazı hadiseleri bilmeyenlere kısaca hatırlatalım.

Bilindiği üzere, Ali Haydar Efendi Baba kuddise sırruhu, Efendi Hazretleri’ne irşad hilafeti vermiş ve kendi eliyle icazet yazmıştır. Ancak ailesinden bazıları baskı yapmaya başlayınca, Efendi Baba kendi yazdığı icazeti yırtmış, görünüşte Efendi Hazretleri’ne verdiği icazeti iptal etmiştir.

Aslında bu yapılan, icazeti gerçekten iptal etmek için değil, Efendi Hazretleri’ni korumak amacıyla yapılmıştır. Şifâhî icazetin hâlâ devam ettiğini mektuptan birazdan aktaracağız. İcazetin iptali sonrası tekke, Efendi Hazretleri’nin münkirlerine kalır. Efendi Baba, Efendi Hazretleri’ne şu emri verir:

> “Sen İsmailağa’ya git ve orada irşadına devam et.”

Efendi Hazretleri de irşadına bugüne kadar İsmailağa’da devam etmiştir.

Sonuçta ne olur? İsmet Efendi tekkesinde “sözde” bir şeyh ile İsmailağa’da “sözde” hilafeti neshedilen bir şeyh yollarına devam ederler. Daha sonra gerçek icazetin ve tasarrufun hangi tarafta olduğuna tüm dünya şahit olur;

İsmet Efendi dergâhı metruk bir yere dönüşürken, Efendi Hazretleri’nin irşadı ufukları sarar.

İşte muhterislerin emellerini boşa çıkaran meşâyıhın siyaseti.

Efendi Hazretlerimiz o günlerle ilgili şöyle bahseder:

> “Birkaç gün önce yazmış olduğunuz mektubu aldım, çok memnun oldum! İçinde bazı acayip şeylerin olması biraz taaccüb ve hayretimize sebep oldu. Hamdolsun, bazı sırlar ortaya çıkıyor. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ne sıkıntılar çektiler! Elimizden ne gelir?”

Devamında, Efendi Hazretleri şöyle der:

> “İhvanı da böyle perişan hâle soktular…”

Kimin ihvanını? Efendi Baba’nın ihvanını. Bunu kim yaptı? Şöyle açıklar:

> “Bizler güya ona kıymet vermiştik, ihvana dersi değiştirsin demiştik…”

İhvana ders değiştirmesi için görevlendirilen zat, ihvanı perişan eder. Kendisine kıymet verilen, güvenilen kişi ihvanı dağıtır.

Bu durum,

Meşâyıhın bir zamanlar birine kıymet vermesinin, onun sonrasında yoldan çıkmayacağının garantisi olmadığını gösterir.

Efendi Hazretleri devam eder:

> “Hacı Emrullah Efendi ile İsmail Efendi bana demişlerdi ki… [İhvanı perişan eden zat olan] Süleyman Dede daha yakında zorla yola geldi, şimdi râbıta ediniz ona dedi… Evvelce aksine gidiyordu, râbıta yapılmaz diyordu… Kadir Efendi’ye kızdı, bu tarafı kabul etti.”

Bu şahıs, muhabbet ve imanla değil, zorla yola gelmiş; karşı taraftan birine kızmış, Efendi Hazretleri’nin tarafına geçmiş. Sonra da:

> “Ben de şimdi Mahmud Efendi’nin şeyhliğini kabul ediyorum, ona râbıta yapabilirsiniz.” demiş.

Münakaşa konusu bugün de olduğu gibi, “râbıtanın kime yapılacağı” meselesidir.

Efendi Hazretleri şöyle devam eder:

> “Allah-u Teâlâ için olmayan iman ne olur?”

Yani, bizim velâyetimize, irşadımıza inanmadıktan sonra, birilerine kızarak veya birilerinin zoruyla yanımıza gelse ne olur ki? O kişi tekrar geri döner. Nitekim bu şahıs, gerçekten de münkirlerin arasına geri döner.

> “Neyse… Bilmezden gel. Dünyanın bundan sonra hâli bu olacak herhalde. Öyle ya, Nûr-u Nübüvvet’ten uzaklaştıkça millet dinden uzaklaşacak, soğuyacaklar.”

Yani, Efendi Baba ahirete intikâl ettikten sonra, Resûlullah’ın vefatından sonraki gibi, uzaklaşanlar olacak demek istiyor.

> “Din-i Mübîn-i İslâm eski hâlini muhafaza etmektedir. Onun metni Kur’an-ı Kerim’dir. Onda değişiklik olmadıkça bir şey olmaz. Onun muhafazasını Hak Teâlâ üstlenmiştir.”

Yani, bizi kabul etseler de etmeseler de bu dava kıyamete kadar muhafaza edilecektir.

Efendi Hazretleri devam eder:

“Ne edelim, belki bazı kimselerin bu yolda nasibi olmayacak…”

Hangi yolda? Efendi Baba’nın yolu. Neden kopacaklar? Efendi Baba’nın gerçek halifesine tâbi olamadıklarından, ona inanmadıklarından dolayı. Dikkat edin! Efendi Hazretleri şunu vurgular:

> “Bazı kimselerin bu yoldan nasibi olmayacak…”

Yani,

Efendi Hazretleri’ni reddetmek aslında Efendi Baba’yı ve Nakşî Hâlidî yolunu reddetmektir. Bu yüzden yoldan nasipleri kalmaz, yol ile bağları kesilir.

> “Bizler zorla bir şey yapamayız. Biz iman edenlerle meşgul olalım. Asıl bize lâzım olan kendi kemalâtımızdır. Kendi kemalâtımızla meşgulken, biri ciddi bir inanç ve teslimiyet ile gelirse, bize hak için yönelirse, onunla da ilgileniriz. Ona büyüklerimizden aldığımız telkinleri söyleriz.”

Efendi Hazretleri önemli bir noktaya değinir:

> “Mesela, o kadına iyi sordun: ‘Sen (Mahmud Efendi Hazretleri’ni) kabul ettin mi?’ diye. O da açıktan, çekinmeden ‘Yok’ dedi… Tabii, bir gün inkârlar hep ortaya çıkacak. Ama siz yine utandırmadınız, iyi yaptınız, onu hoş tuttunuz.”

Devam eder:

> “Fakat iyi düşünürsek, kusurun çoğu onda değil… Lakin Mevlâ akıl fikir verdi, düşünmesi lâzımdır. Biraz da ondadır. Çok düşme üzerlerine. Bu milletin üzerine düştükçe bir şey olduk zannediyorlar. Sanki bize iyilik etmiş oluyorlar. Üzerlerine düşme. Fakat tamamen de bırakmak olmaz.”

Yani, kusurun bir kısmı da aklını kullanmayan o kadındadır. Güzelce, hakaret etmeden anlatmaya devam edeceğiz. Ancak illa kabul etsinler diye de fazla ısrar etmek yanlış. Çünkü yolu kabul edince kendilerini iyilik yapmış gibi görüyorlar. Şeyhine râbıta yapınca ona iyilik mi yapıyorsun? Kendine iyilik yapıyorsun!

Efendi Hazretleri devam eder:

> “Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in ahirete irtihali ile on bir kabile yoldan saptı. Fakat Hazreti Sıddık, hem siyasî halife olarak onları itaate celp etti.”

Ebu Bekir Sıddık radıyallahu anh, bizim silsilemizin başı, aynı zamanda Hulefâ-ı Râşidîn’dendir. Yani hem zâhirî halifeliği var, hem bâtınî halifeliği. Zâhirî halifelik nedir? Elinde kılıç var. Efendi Hazretleri diyor ki:

> “Bizim böyle bir kuvvetimiz yok. Belki kuvvet onların elinde zâhir(de).”

Efendi Baba’dan sonra Efendi’yi inkâr edenler çoğunluktaydı ve güç de onlardaydı. Yani kalabalığın haklılıkla bir alakası yoktur.

> “İnşallah-u Teâlâ Ramazan-ı Şerif’i müteakip oraya geliriz. Fakat bunların bu çürük haberleri, bizim gelmemizden daha çok tesir ediyor…”

Bandırma’dan bahsediyor. Efendi Hazretleri diyor ki:

> “Bandırma’ya geleceğim ama, münkirlerin bizimle ilgili uydurduğu çürük haberler, bizim gelmemizden daha etkili oluyor.”

Çürük haberler, çürük iddialar

” “Çürük” ne demek? Delilsiz iddialar, uydurma veya çarpıtılmış rivayetlerdir.

> “Eskici Abdullah Efendi geçenlerde buraya gelmişti. Nuri Efendi ile beraber…”

Nuri Efendi, Efendi Baba’nın damadı, “Tarikatı ben devam ettiriyorum” iddiasında bulunan, Efendi Hazretleri’nin münkiri bir kimse.

> “Nuri Efendi ile birlikte Mersinli Muhammed Efendi abimize gitmişlerdi. Bu fakir hakkında konuşmak için. Muhammed abimiz onlara bu fakir hakkında öyle bir konuşmuş ki, Abdullah Efendi ağlamış ve Nuri Efendi’ye ‘Senin Mahmud Efendi Hazretleri ile görüşmen lâzım’ demiş. Ne geldi ne de bir şey. Böyle insanlar bunlar, bunlarla başa çıkılmaz. Bizim vazifemiz, Efendi Baba’mızın vasiyetini muhafaza ederek bize hak için gelenleri kabul edip yolumuzla meşgul olmaktır, vesselam.”

Hâle bakınız; Efendi Hazretleri’nin münkirlerinden biri ağlayarak ikna oluyor, diğerine “Git Efendi Hazretleri’yle görüş” diyor ama öteki ne orada ikna oluyor ne de gelip görüşüyor. Ayrıca, Efendi Hazretleri yırtılan icazeti şeyhliğin iptali olarak görmüyor ve hâlâ sözlü bir “vasiyet” olduğunu belirtiyor. Hasan Efendi hazrelerinin hastane videosuna rağmen şeyhlik yapması gibi.

> “Bir de ikinci mektubunuz geldi ve beni üzdü. Üzülmemin sebebi şu ki; bu iki kişi, Ali ve Kâmil, bize yâr olmazlar. Adavet izhar edip tarikatımızla uğraştılar, yıkmaya çalıştılar. Şimdi oraya gelmeleri iyi bir anlam taşımıyor.”
Efendi Hazretleri devamında şöyle diyor:

> “Bunlar hakkında:

‘Allah ancak, din hususunda sizinle savaşmış, sizi yurdunuzdan çıkarmış ve çıkarılmanıza destek olmuş kimseleri dost edinmenizi yasaklar.’

‘Kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.’

‘Siz onları seversiniz ama onlar sizi sevmezler.’ (Âyet-i Celîleler)

“Bu Âyet-i Celîleler beni biraz düşündürüyor. Tabi ki bunlar kâfir demek değildir fakat hileleri olabilir. Bu hususta dikkatli ve tedbirli olasınız.”

Ardından şu tavsiyede bulunuyor:

> “(Efendi Baba’nın, Efendi Hazretleri’mize vasiyetini muhafaza etmeye çalışan sadık bağlıları olan) İsmail Efendi ve Emrullah Efendi ile çok yakınlık kurunuz.

> (Fitne çıkaran Süleyman) Hacı Dede’yi idare ediniz. Ne diyelim, bu yaştaki insana ne diyelim? Onlar (Süleyman Dede gibiler) bizi inkâr ederken, İsmail Efendi ve Emrullah Efendi bizi ispat etmeye çalıştılar. Ne zorluklar çektiler! Bunların hakkı büyüktür ve bunlar sadıktır. Çok sıkıldım, dikkatli olunuz, dikkatli olunuz, dikkatli olunuz…”

Netice itibariyle, eski ihvanından nakledildiğine göre, Ali Haydar Efendi Baba Hazretleri’nin on binin üzerinde müridi arasından ancak elli-altmış tanesi Mahmud Efendi Hazretleri’ne intisap etmiştir. Bugün şeyhlerimizi inkâr eden bazı cahillerin iddia ettiği gibi, Mahmud Efendi Hazretleri asla ittifak ile şeyh kabul edilmemiştir.

Ayrıntıları birazdan görüleceği gibi, mektupta anlatılanlarla tekkemizde bugün yaşananlar birebir benzerlik göstermektedir. tarih tekerrür etmektedir.

Deme şu niçin şöyle
Yerincedir o öyle
Bak sonunu seyreyle
Mevlâ görelim n’eyler
N’eylerse güzel eyler.

(Aşağıdaki linkten konu ile alalı kaydımızı dinleyebilirsiniz.)

https://youtu.be/qqFzTGMer2U?si=etn4toLCfZ1TJmmd